İşlevşiz etkilişimler derken neden bahsediyorum ? Tabii ki toksik ilişkilerden.
Hayatımızın her anına, her alanına hakim, olmazsa olmazımız, insan olmanın en zahmetli en keyifli, en sancılı kavramı olan; ikili ilişkilerimiz.
Dengede, sağlıklı, besleyici, şifalandırıcı ilişkiler kurmak ve onları sürdürmek istinasız herkesin gelişim alanı. Aslında çoğunluğun da en büyük handikapı. Ancak ben iyimser tarafından bakıp, en azından herkes için gelişim alanı diye adlandırmayı tercih ediyorum.
Söz konusu hayatımızın merkezinde olan sevgili, eş, ebeveyn, patron vs. ile olan etkileşimlerimiz olduğunda hepimiz kendimizi zaman zaman sıkışmış kısıtlanmış, kendi gerçeğimizi yaşamaktan alıkonulmuş, çaresiz hissetmişizdir.
Toksik ilişkileri işlevsiz bir biçimde devam ettirmenin her daim gizli bir cazibesi mi var acaba düşünmüşümdür hep. Neden kesip atamıyoruz?
Neden bize iyi gelmeyenle aramıza mesafe koyamıyoruz, neden objektif bir mercekten bakıp, sonlandıramıyoruz?
Ben işlevsiz dinamikleri canlı tutmayı, dönüp dönüp aynı çıkmaz sokaklara sapmayı kahkül kestirmeye benzetiyorum. Bana ne kadar yakışmışmadığı, üstümde güzel durmadığını bilsem de yine geri dönüp ‘belki bu sefer farklı olur’ sevdasına tekrardan aynı tuzağa düşmem gibi.
Aslında belki de sonlandırmaya, kesip atmaya, yok saymaya da gerek yok bu anahtar ilişkileri, belki de zaten mümkün bile değil? Peki o zaman neden şifalandırıp derin bir nefes alamıyoruz?
Einstein deliliği şu şekilde tanılamıyor muydu; aynı davranışları tekrar tekrar sergileyip, farklı sonuçlar beklemek.
Bu kısır döngüleri kırmak, bizden önceki kuşakları şifalandırmak değil belki ama kendi hayatımızda şifalanmak, özgür olmak, kendi gerçekliğimizi yaşamaktan sadece biz sorumluyuz.
Commentaires